Sen Affetsen

Az önce kişisel gelişim alanında içedönük ve dışadönük insan modelleri üzerine yazılmış bir kitabın okumasını bitirdim ve okurken aldığım notlar, altını çizdiğim satırlar ve okuduklarıma verdiğim tepkilerin toplamına baktığım zaman sinirlendiğimi fark ettim ki zaten sonradan aklıma geldi ben zaten insana sinirliyim, doğal olarak sevmediğim insanların zaten yine sevmediğim anlarına, yorumlarına denk gelmiştim kitap içerisinde.

En sevdiğim anonim sözlerden biri şudur; “Şeytan ayrıntılarda gizlidir.” Ben bir şeytan mıyım? Tabii ki hayır, ben de bir insanım elbette yeri geldiği zaman kendimi dahi sevmediğim çok doğrudur. Lakin kitabın satır aralarında gördüğüm ve hissettiklerimi burada yazmazsam çatlarım.

İçedönük tipin tarifleri arasında benimle kesişen çok nokta var, lakin dışadönük ile de kesişim kümem var ama içedönük kısımda daha çok desem yalan olmaz. Bu bilgiyi alıp cebe koyduktan sonra kitabı okumaya devam ettiğimde gördüm ki aslında kahramanımızın karakteri bozuk, yine aynı kitap içerisinde içedönüklük adına yaptığı güzellemeler boş. İçedönük kelimesini Google’ladığında niye somurtan kendi başına takılan imajlar çıkıyormuşmuş? E, çıkıyor işte çünkü içedönüklük gerçekten boktan bir şey. Bu dünyanın üzerinde yaşayan 8 milyar hayvan-insanın tek ama tek saf hayvandan farklı yaptığı şey konuşmak, e sen de bozuk karakterinle konuşmadığın, konuşamadığın için bunu güzel gibi göstermeye, nimetmiş gibi anlatmaya ne diye gayret ediyorsun? Ayrıca madem ortamın müsait yalnızlığa, madem mesleğin uygun yazıp çizmeye, bak psikoloji de okunmuş bitmiş e devam et oradan. Neden etmedin?

Sorun senin ergenliğinde, senin ergenliğinde senin annen baban neredeydi? Onlar neredeydi, sen neredeydin? Libido’n elinde geziyorsun, ya bir erkek arkadaşın olacak ya da bu şekilde günden güne içine kapanacaksın… Doğru arkadaşın yok ise, yani çevrendeki insan müsveddelerini doğru seçememişsen ve ebeveynlerin ve rol modellerin de bozuksa zaten yandın… Yok değişik molalar, yok sakin müzik, ortamlardan kıyın kıyın kaçmalar bunlar çok fazla…

Okuduğum kitapların altını çizerek ilerlemeye çalışsam da sonrasında maalesef çok geri dönüp tekrar bakmak istemediğim, hatırlayamadığım yerler çok oluyor lakin sonlardan hatırladığım bir yer var ki benim için özet aslında orası. Konu tamamen duygusal… Bu fikir/kavram üzerine zaten daha fazla da yazmaya devam edeceğim ama kitap özelinde karakterimizin yarım bıraktığı derslerden, hayat tarzının ve finansal ortamının içeriğini çok net anlayabilirsiniz; tiyatro kursu, piyano eğitimi, sanat dersleri, dans kulübü ve niceleri 🙂

Fakirin çocuğu hayduttur, zenginin çocuğu hiperaktif, fakirin çocuğu açtır, zenginin çocuğu iştahsız, fakirin çocuğu hırsızdır, zenginin çocuğu kleptoman, fakirin çocuğu eziktir, zenginin çocuğu naif…

Kapanış önermesinde de bu hayatın merkezi sensin… Çocuk mu yordu, işinde üstüne mi geldiler çok mu yordular? Ya sev ya terk et. Kimsenin özel hayatı beni ilgilendirmez lakin bu laf dün söylenmemiştir “Her koyun kendi bacağından asılır”. Zaten pazarlama alanı ve pazarlamacıdan alınabilecek maksimum verim bu kitap olabilirdi, nispeten mütevazılık sınırları çerçevesinde madalyonun arka yüzünü çok ama çok az göstererek sağlıklı bir yaşam rehberi oluşturulmaya çalışılmış ama kahramanımızın önermeleri maalesef toplumun, dünyanın ve özellikle Türkiye’nin zannederim ki çok büyük bir kısmına hitap e-de-mez. Yine de teşekkürler.